16 Temmuz 2013 Salı

Sosyalizmin Kızıl Şafağı - Lenin belgeseli


Lenin hakkında bulunabilecek en iyi belgesellerden biri Sosyalizmin Kızıl Şafağı'dır bugün tavsiyemizdir. Lenin hakkında ve Sosyalizm hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler özellikle izlemelidir.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sovyetler Birliği'nde konuşulan diller

Sovyetler Birliği'nde eşit statüde olan, devlet tarafından korunulan ve eğitimi verilen dillerdir.
Bu diller ülke içinde özgürce konuşulmuş ve devlet belgelerinde de yer almıştır.

Rusça
Ukraynaca
Beyaz Rusça
Özbekçe
Kazakça
Gürcüce
Azerice
Letonca
Moldovaca
Litvanyaca
Kırgızca
Tacikçe
Ermenice
Türkmence
Estonca

Bu 15 dil cumhuriyetlere ait dillerdir fakat Sovyetler'in bazı kesimlerinde Tatarca, Çerkezce, Balkarca, Karaçayca, Avarca, Dağıstan dilleri, Osetçe, Abhazca, Çeçence, İnguşça, Almanca, Çince, Korece, Fince, Çuvaşça, Başkurtça, Kalmukça, Tuvaca, Moğolca, Macarca dilleri de konuşulmaktaydı, Kafkasya'da ve Sibirya'da Ural Altay ve Hint Avrupa dil ailelerine mensup diller özgürce konuşulabilmekteydi.

Sovyetler Birliği dil konusunda cumhuriyetlere karışmamış ve azınlık dillerine de özel bir koruma politikası uygulamıştır.

14 Temmuz 2013 Pazar

Mustafa Kemal'in Lenin'e Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında yolladığı mektuplardan biri

mustafa kemal in lenin e mektubu
"Ankara, 4 Ocak 1922
Değerli Baskanım,

Ankara'da genel bir saygı ve sempati kazanan yoldaş Frunze'nin,ülkemizden ayrılışı vesilesinden istifade ederek, şahsi his ve fikirlerimden başka, gizli olarak, Türk siyaseti konusundaki görüşlerimi ve bilhassa, Türk-Rus münasebetlerini,

size, kısaca açıklamak isterim.

Bildiğiniz gibi, Türk ve Rus halkları, yüzyıllarca sürdürülmüş boyunduruk zincirini bir hamlede silkip attıktan sonra, kendi halklarının da bu yolu takip edeceklerinden dolayı büyük korkuya kapılan büyük Batılı emperyalist ve kapitalist kuvvetlerin saldırısına uğradığından, halklarımız arasındaki yakınlık ve anlasma, kendiliğinden

gelişmistir. Hatırlayacağınız gibi, müşterek umutların ve benzer şartların neticesi olarak ortaya çıkan fikirlerin gelişmesi, hükümetlerimiz arasında resmi münasebetlerin kurulmasına yol açmış ve bilhassa bu münasebetlerde tayin edici bir rol oynamıştır.

Türkler ve Ruslar, tarihleri, yüzyıllarca sürdürülmüş kanlı savaşlarla doldurulduktan sonra,hemen anlaşmış ve uzlasmışlardır. Bu vaziyet, öteki ulusları şaşkınlığa uğratmıştır. Pek çoğu, dostluğun geçici olduğu ve şartların

zoruyla sağlandığı konusunda bir inanca sahip olmuşlardır. Hâlâ da bu inançtadırlar. Fakat, iki halkın hangi şartlarla ve ne ölçüye kadar birbirlerini anlayıp sevdiğini ve eski kavgaların, zalim yöneticilerin kışkırtmaları ile çıkmıs olduğunu, son savaşta asker ve subayların birbirleriyle nasıl isteksizce savaştığını görmüş olanlar, birkaç sene önce oluşan yeni
vaziyetin sürekli ve istikrarlı olduğunu kabul etmekte gecikmeyeceklerdir. Çünkü bu vaziyet tabii olandır ve eski istihdafı ayakta tutan suni düşmanlık ise son nefesini vermiştir. Türkiye'nin rejim değiştirmesi, Rusya'da olduğu gibi, sosyal bir
devrimle ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerin saldırı ve hâkimiyetlerine karsı bir başkaldırma türünde olduğundan, dünya kamuoyunun dikkatini çekmemiştir. Bu başkaldırış, canlı ve gerçek olarak dile getirilmemiştir. Yüzeysel de olsa, ülkemiz hakkında bir bilgiye sahip olanlar, 1918 Mütarekesi'nden, özellikle 16 Mart 1920'den beri alınan yolun çok büyük olduğunu kabul edeceklerdir.
Yüzyıllardan beri her şeyde efendilerine ve saraylılara ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında girişilen savaşla, kendi kaderinin sahibi olmayı başarmıstır.

Açık konuşuyorum. Erzurum ve arkasından Sivas kongrelerinde bir araya gelen delegeler, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını öngören bir hükme varmışlardır. Siz, değerli Başkanım, daha Dünya Savaşı'ndan önce, bu hususu müdafaa etmekteydiniz. Bu kongrelerde kabul edilen kararlarla, istanbul'un yetersiz ve yeteneksiz ellerdeki iktidarı tasfiye edilecek

ve yeni yöneticileri, bizzat milletin kendisi seçecektir. Büyük Millet Meclisi'nde bulunanlar, Türkiye'de yeni bir dönemin
başladığını ve Türk halkının artık uzun süreden beri olduğu gibi kendi yöneticilerinin himayesi altında değil, efendisiz yaşayabileceklerini ilan ettiler. 16 Mart 1920 darbesinden sonra 23 Nisan'da Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplanan
halk temsilcileri, milletin iradesini ve kaderini bağımsız ve hâkim bir varlık olarak tayin etme arzusunu ilan ettiğinde, bu isteğin, bütünüyle gerçekleşmesi milli bir gaye olmuştur.

Şimdi, bütün bunlar gerçekleşiyor. Halk tarafından seçilmiş olan temsilciler, sadece yasama kuvvetini değil, aynı zamanda,

yürütme kuvvetini de doğrudan, kendi seçtikleri ve her hareketlerinde onlara hesap verecek vekâletler aracılığıyla ellerinde bulundurmaktadırlar. istisnai olarak, milletin bağımsızlık ve güvenliğinin söz konusu olduğu fevkalade
hallerde, halk temsilcileri, yargı vazifesini İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla yerine getirmektedir. Görüldüğü gibi, bizde iktidarın üç fonksiyonunun ayrılığı mevcut değil. Batı'da kapitalist sistemin bütün milletin üzerindeki efendiliğini güçlendirmek ve bu sınıfın iktidarı istismar etmesi için özenle hazırlanan bu sistem, nefret uyandırmaktadır. Bu bakımdan, biz
kapitalist sistemden daha çok, Sovyet sistemine yakınız.

Sosyal alanda da, memleketimizde benzer değisimler olmustur. Yeni vaziyetimizin ve ekonomik sartların gereği olarak, toplumun, artık istismara baş eğmemek konusundaki kararının neticesi olarak, herhangi bir çaba göstermeksizin, başkalarının emeği ile yasayan parazitler sınıfı bütünüyle ortadan kalkmamışsa bile, bu sınıfa girenlerin sayısında büyük bir azalma olmustur. Modern Türkiye'de, imparatorluk döneminin efsanevi zengin sınıfı artık yoktur. Büyük arazi sahiplerinin gelirleri artık düşmüştür. Şimdi, Türkiye'de herkes düzenli çalışmak zorundadır. Sonuç olarak, bugünün Türkiye'sinde

atılan adımlar herkes içindir.

Türkiye, Batı Avrupa'ya olduğundan çok, bir bakıma Rusya'ya, özellikle son birkaç ayın Rusya'sına daha yakındır. Sonra, memleketlerimiz arasında bir başka mühim benzerlik, bizim, kapitalist ve emperyalist düzene karsı savaşmamızdır. Kapitalizm Türkiye'de, Avrupa'da ve eski Rusya'da olduğundan daha zayıf gelişti. Fakat vaziyet, büyük tesebbüslerdeki hemen bütün kapitalin yabancılar tarafından yatırılmış olmasıyla şiddetlenmiştir. Halkımızın istismarını kolaylastırmak

için kurulmuş olan kapitülasyon sistemi, gelişmemizi engellemiş ve bizi bu sömürüye tahammül etmeye mahkûm etmistir.
Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelemiz her şeyden önce kapitalizme karsı yönelmiştir.

Biz memleketimizi düşman istilasından kurtardıktan sonra, kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıfların efendiliğinin ülkede hâkim olmasının önüne geçmiş oluruz. Türkiye'nin büyük devletler ve onların uyduları tarafından hâlâ açık veya kapalı olarak çılgınca saldırılara hedef olmasının nedeni, bütün mazlum milletlere kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır.

Bütün bunlar, Türkiye'nin bütün müesseseleriyle ve bugünkü hükümetiyle sadece Sovyet Rusya'da güven hissi yaratabileceğini, Batı'nın ise, bize düşman gözüyle bakmasını gerektireceği gerçeğini ortaya koyar.

Milletlerarası siyaset alanında Türk-Fransız anlaşması, Rus-ingiliz ticaret anlaşması gibi, şartların zoruyla vücut bulmuştur. Bu anlaşma, gelecekte imzalayabileceğimiz anlaşmalar gibi, ideallerimizden vazgeçtiğimiz anlamını taşımaz. Sizi kesin surette temin ederim ki, her halükârda Büyük Millet Meclisi'nin Türkiye'si bugüne kadar Sovyet Rusya'ya karsı takip ettiği siyasetten vazgeçmeyecektir ve bu konuya dair yayılmış bütün söylentilerin hepsi yalandır.

Yine aynı şekilde sizi temin ederim ki, Sovyet Rusya'ya karşı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşma yapmayacağız ve hiçbir koalisyona girmeyeceğiz. Son zamanlarda meydana gelen aramızdaki bütün yanlış anlaşılmalar,
her seyden önce Ankara- Moskova arasındaki yazısmaların oldukça yavas olmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli Başkanım, bu içten açıklamaların iki halkımız ve hükümetimiz arasındaki dostane ve kardeşçe münasebetleri daha da kuvvetlendireceği ümidiyle samimi kardeşlik hislerimi kabul etmenizi dilerim.

Mustafa Kemal"



Konu hakkında detaylı inceleme yapmak isteyen alttaki kitabı inceleyebilir:
Kurtuluş Savaşı'nda Türk-Sovyet İlişkileri 1917-1923 Stefanos Yerasimos

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye Kurtuluş Savaşı sırasındaki ve sonrasındaki büyük yardımları

Hepimizin bildiği gibi Sovyetler Birliği Sosyalist oluşundan ötürü sürekli karalanmakta ve sevilmemektedir, Amerika menşeli ülkelerde başka bir politika beklenmemektedir zaten. Zira Sovyetler Birliği her zaman çoğu emperyalist ülkeye göre daha az savaşçı olmuştur. Komünist karşıtı propagandalarda söylenen Sovyetler Birliği yüzünden ölen kişi sayısı Amerika, Nazi almanyası, İsrail gibi devletler tarafından öldürülenlerin 10da 1i bile olamaz. Gerçi bu konuda da sürekli rakam değişmekte, birileri 60 milyon diyor, birileri 200bin kişi diyor, bir başkası çıkıp 5 milyon kişi diyor.

Halk savaşçı politikalarınında içinde bulunduğu bir dizi sebepten Rus Çarlığını Lenin önderliğinde devirip devrim yapmış, Sovyetler Birliği devriminden sonra içlerine kadar girdiği her cepheden saldırı yiyen Osmanlı topraklarından öyle bir ortamda rahatça sıcak denizlere inebileceği halde çekilmiş savaşçı tutumdan uzaklaşmıştı ayrıca Sovvetler kapitülasyonlardan hiçbir şey talep etmeden vazgeçmiş, misak-ı milli'yi hiçbir çıkar gözetmeksizin kabul etmiştir. Almanya yüzünden kaybedilen 1. Dünya Savaşının ardından Türkiye topraklarının paylaşılmasına engel olmak için Kurtuluş Savaşı veren Mustafa Kemal, Lenin ile mektuplaşmaya başlamış bu mektuplaşmalar bir dostluğun başlangıcı olmuştur. Türkiye'nin emperyalistler tarafından vahşice paylaşıldığı sırada Sovyetler onlardan biri olmamış kurtuluş savaşı sırasında Türkiye'ye hem maddi hem de manevi destek olmuştur. Sovyetler ve Türkiye arasında yapılan bir dostluk antlaşması ile Sovyetler Birliği rahatça savaşta kazandım vermiyorum diyebileceği Kars ve Ardahan'ı Türkiye'ye bırakmış sadece Batum'un Gürcistan'a limanları Türkiye'ye açık bırakılacak şekilde bırakılmasını talep etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyet diplomatlar da Mustafa Kemal ile mektuplaşıp sık sık desteklerini dile getirmişlerdir. Sovyetler Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye'yi ilk tanıyan devletlerden olmuş ve 12 adalar ve boğazlar konusunda Türkiye'nin tarafını tutmuştur. 61 ülkenin katıldığı Cenevre Konferansı gibi konferanslara Türkiye'nin katılmasını Sovyetler talep etmiştir. Bunların karşılığında Türkiye'nin Sosyalist olması gibi bir talepte hiçbir zaman bulunmamış, aksine anti-emperyalist mücadele konusunda fikir birleşimi yaşamıştır.

Sovyetler Birliği'nin Kurtuluş savaşı’na yardımları 
Sovyet resmi verilerine göre Kurtuluş Savaşı döneminde Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı askeri ve nakit yardımlar: 
39.000 tüfek, 
327 makineli tüfek, 
54 top, 
63 milyon fişek, 
147.000 top mermisi vs., 
2 avcı botu, 
Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler, 
Ankara’da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım, 
Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama, 
200 kilo külçe altın 
100.000 altın ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla) 
20.000 lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için) 
10 milyon altın ruble 

Kurtuluş Savaşı'nda Sosyalist devlet Sovyetler Birliği'nden alınan bu yardımlar olmasa tarih çok farklı ilerleyebilirdi.

12 Temmuz 2013 Cuma

Sovyetler Birliği'nde yaşamış insanları mutsuz sanmak


Büyük bir yanılgıdır.

Sovyetler Birliği Lenin ile birlikte Ekim Devrimi'nde, kurulduktan sonra, toparlanana kadar çok büyük zorluklar çekmiştir fakat Lenin'in halk ile birlikte kurduğu Sovyetler Birliği'ni Stalin iktidarı döneminde çok yükseklere çıkarmıştır, şöyle ki Lenin işler çıkmaza girince Yeni Ekonomi Politikası'nı üretmiştir bu ekonomi politikası ülkeyi biraz kapitalizme kaydırmıştır fakat geçiş süreci olarak mecburiyetten yapılmıştır. Stalin yönetime geçtiğinde ilk yaptığı işlem YEP'e ve YEP'in sonucu oluşan şeylere son vermek olmuştur. Stalin YEP'ten kurtulduktan sonra ülkeyi ileri taşımak adına okuma yazma oranı konusunda çalışmalar yapmıştır öncelikle Lenin'in başlattığı okuma yazma seferberliği ile eğitim ücretsiz olmuştur okuma yazma oranı yükseltilmiş bu oran Stalin zamanında %90'ları aşmıştır. Çiftçilik ile uğraşan sovyet halkı Stalin sayesinde çiftçilik yerine işçilik konumuna geçmiş hem ülke kalkınmış hem de halk daha rahat işlere sahip olabilmişti zira Stalin ülkede ikinci beş yıllık planı kapsamında 4000 civarı fabrika üçüncü beş yıllık planı kapsamında ise 3000 kadar fabrika açmıştır. Ayrıca Sovyetlerde sağlık hizmetleri de diğer sosyal hizmetler gibi ücretsiz olmuştur ve hastaneler sıkça denetlenmiştir. Çalışma saatleri insanı çok yormayacak biçimde olmuş, insana değer verilmiştir. Bunların sonucunda halk gerçekten yüksek bir refah seviyesine ulaşmış 45 savaşını da Hitleri devirerek atlattıktan sonra savaş hasarlarını düzeltip savaştan önceki durumunun daha iyisi haline gelmiştir. Stalinden sonra da bu kalkınma planları, gelişme ve reformlar devam etmiştir ve Sovyet halkı huzur içinde yaşamıştır. Ayrıca kızıl ordu sempatizanlardan oluşmuştur yani gönüllü bir ordu ve severek yapılan bir devrimdir Ekim Devrimi.


Ha yıkılmasına gelirsek kapitalist dünya düzeninin hakim olduğu bir yerde tek güçlü Sosyalist devlet olarak uzun süre bile ayakta kaldı diyebiliriz, Gorbaçov gibi yanlış ekonomi politikaları uygulayan ajan olduğunu düşündüğüm bir felaketin de başına gelmesiyle iyice sarsılan devlet emperyalist darbe denemesiyle halk açısından güven sarsılması yaşadı ve diğer ülkeler içinde yayılan ayrılıkçı akımlarla dağılmıştır. Sovyetler bu gösterdiği güçlü yükseliş ve kapitalizmle yaptığı büyük kavga ile bize tarihte nasıl bir yer edindiğini göstermektedir zira Sovyetler Hitler gibi bir caniyi devirmiş, Vietnam gibi savaşlarda verdiği desteklerle ezilenin yanında nasıl yer aldığını göstermiş, kanatları altına aldığı onlarca devleti de kendiyle birlikte nasıl yükselttiğini hepimize kanıtlamış, büyük başarılara imza atmıştır. Bu devlet uzaya insan yollamıştır ve bunu ilk yapan devlettir. zira Türkiye'nin Kurtuluş Savaşında yanında da olmuştur.(Bu konuyu sonraki yazılarımda açıklayacağım) 

Ben bu konuda çok fazla araştırma yapan bir insanım ve çok fazla Rusya'dan Sovyetlerin çöküşüyle türkiye'ye gelip bakıcılık gibi işler yapan insanlarla konuştum duyduğum kelimeler gerçekten içimde kelebeklerin uçuşmasına sebep oldu. Bunların arasında Türkmen, Rus, Ukraynalı ve birçok milletten insan vardı. Bana dedikleri şey ise biz Sovyetler zamanında yaşıyorduk gerçekten yaşıyorduk her anlamda tamdık hiçbir eksiğimiz yoktu bütün sosyal hizmetlerimiz bedavaydı sağlık bedavaydı çalışma saatlerimiz çok uygundu Sovyetler çöktü ve hepsi elimizden uçup gitti... ki bu milletin bazı kadınları sovyetler yıkıldıktan sonra Türkiye'ye gelip fuhuş yapmak zorunda bile kalmıştır siz düşünün Sovyetler yıkıldıktan sonraki durumu. Türkiye'de Rus'a gitmek diye bir terim çıkarmıştır Sovyetler'in yıkılması.

Hatta bu çalışan kadınlardan birisi şöyle bir şey anlattı bana kocasının çok büyük bir hastalığı olduğunu söyledi bunun için Türkiye'ye gelip çalıştığını eğer Sovyetler olsaydı bu hastalığı bedava tedavi olabilirmiş bunu söyledi. Bunları söyleyen insanların Sovyetler döneminde çöplükten yemek aramadığına da eminim. Ayrıca bu konuşmalar 10larca insanla yapılmıştır. 1 veya 2 insan değildir.

Sovyetler şu zamanımızda olsaydı ortadoğu böyle bir durumda olmayacaktı maalesef. Amerika ortadoğuda böyle at koşturamayacak istediği ülkeyi savaş içine sokup iç çatışma çıkaramayacaktı. Türkiye Amerikan füzelerinin rahatça yerleştirildiği bir yer olmayacaktı bu da ihtimaller içinde. Ki Sovyetler yıkıldıktan sonra birçok bölgedeki Sovyetlerden ayrılan ülkeler eski durumuna gelememiş gitgide daha kötü hale gelmiştir.

Kızıl Ordu'nun en iyi marşları

Anthem of Soviet Union
http://www.youtube.com/watch?v=U06jlgpMtQs
Let's Go!
http://www.youtube.com/watch?v=A8qakI4mDII
Kalinka
http://www.youtube.com/watch?v=VJ9q7N5e25c
Katyusha
http://www.youtube.com/watch?v=h-TVk-RG8cw
The Sacred War
http://www.youtube.com/watch?v=HK2lNuiD7gM 
The Red Army is the Strongest
http://www.youtube.com/watch?v=zgKazTrhXmI
The Partisans Song
http://www.youtube.com/watch?v=t7T-nvKWsiQ
The Cliff
http://www.youtube.com/watch?v=8whPUbzm3aw
Korobeiniki
http://www.youtube.com/watch?v=umEDct4BoGc
There March the Soldiers
http://www.youtube.com/watch?v=AdvQH-TF984
The Cossacks
http://www.youtube.com/watch?v=S81wGZVPnZo
The Cossack Song
http://www.youtube.com/watch?v=kr3qMORtM5M
Smugljanka
http://www.youtube.com/watch?v=hOjg2rlsayc
March of the Motherland
http://www.youtube.com/watch?v=Fn7rYISuUpw
The Hunt for Red October
http://www.youtube.com/watch?v=YEt41bYQBgE
Farewell of Slavianka
http://www.youtube.com/watch?v=WqFISER9fVE

Buradan kısa ve karışık şekilde hepsi dinlenebilir

http://www.youtube.com/watch?v=KxcP7TRY178

Rusya'da günümüzde en çok sevilen liderin Stalin olması

rusya da en çok sevilen liderin stalin olmasıGünümüz Rusya Federasyonunda 2008'de Rus Rossiya Televizyonu'nun yaptığı ankete ve 2013'te İngiliz Daily Telegraph Gazetesi'nin haberine göre günümüz Rusya'sında en çok sevilen özlem duyulan lider Josef Stalin çıktı. Rus televizyonunun anketine göre 500 lider arasından 1.likte olan Stalin'i, Korkunç İvan ve Lenin izliyor. İngiliz Daily Gazetesi'nin haberinde ülke çapında yapılan kamuoyu yoklamasında 1917'den beri gelmiş geçmiş en iyi lider'in Stalin olduğu halktan %70'e yakın oy almasıyla anlaşıldı. Daily Gazetesi'nin haberine göre en nefret edilen liderler Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında katkıları bulunan Nikita Kruşçev, Mihail Gorbaçov ve Boris Yeltsin olarak gösterildi. BBC, Rus Televizyonu'nun anketine sessiz kalamayıp başka liderlere oy verin çağrısında bulunurken Rossiya da aynı çağrıyı yeniledi, bir çok kapitalist basında bu konuya tepkili yaklaştı. Rus halkı ise Stalin'in ülkeye yaptığı büyük gelişmelerden, halkı cahillikten kurtarmasından ve eşitlikçi politikalarından dolayı desteklediklerini belirtiyor. 

rusya da en çok sevilen liderin stalin olması


İngiliz Daily Telegraph Gazetesi'nin haberi için:
http://www.milliyet.com.tr/rusya-da-en-sevilen-lider-josef-stalin/dunya/haberdetayarsiv/26.02.2006/147694/default.htm

Rus Rossiya Televizyonu'nun yaptığı anket için: